
Siyahın en alışılmış vaktindeyim, tam ortasında, akşamleyin. İlacımın yürümek olduğunu düşünürken nereye yürüyeceğim hakkında bir bilgim de yok. Gidiyorum. Gitmek kaçmaksa, kaçmak nerede kalmak bilmeden. Firarım nereye.. yalnızlığımla biz nereye? Boğucu kasvetin gölgesinde bir oraya bir buraya yürüyorum. İçimdeki ses söz hakkı istiyor dışımdaki gürültüye inat. Zira hiç kimse konuşmak istediği şeyi söyleyemiyor. Birileri sessizlik isterken birileri sesini duyurmak istiyor. Sesini duyurmak isteyen sessiz kalamayanlara oranla daha düşük. Öylede böyle de anlaşılmıyor. Yürüyorum.. Dışarda olmak, kendimin dışına çıkmayı kolaylaştırıyor. Gürültünün zor olduğunu kabul ettiğim gerçeğini, çevremdekiler hariç tek başıma üstlenmişim yürüyorum.. Sessizlik sadece diyorum..yok. iste bu yokluk gitmemi gerektiriyor. Gidebildim mi yada gidenlerin gittiği yeri bulabildim mi muamma. Mütemadiyen sürgün yaşatıyorum koca İstanbulda. İnsan sevdiğinde...